Akne Vulgaris (Ergenlik Sivilcesi)

Akne vulgaris (ergenlik sivilcesi), derideki kıl folikülü ve ona açılan yağ bezinin birlikte oluşturduğu pilosebase ünitenin en sık görülen hastalığıdır. Ergenlik döneminde çok sık görülen akne vulgaris, hayatlarının bir döneminde kişilerin yaklaşık % 85-100’ünü etkiler. En yüksek görülme sıklığı kızlarda 14-17, erkeklerde ise 16-19 yaşlarındadır. Ne kadar erken başlarsa o kadar ciddi olma eğilimindedir. Erkeklerde kızlara göre daha şiddetli seyredebilir. Genellikle ergenlik dönemi ile beraber son bulmakla birlikte, bazen daha sonraki yaşlarda devam edebilir.

Akne vulgarise bağlı deri belirtileri, en çok deride yağ bezlerinin yoğun olduğu yüz, gövde üst bölümü ve sırtta ortaya çıkar. Bu belirtiler; kıl folikülüne yerleşmiş siyah veya beyaz kabarıklıklar (komedonlar), kırmızı bazen ucu iltihaplı lezyonlar, nodüller ve kistlerden oluşmaktadır. Bu lezyonlar hassas ve ağrılı olabilir. Büyük ve derin olan lezyonlar, çöküklük veya kabarıklık şeklinde, bazen hayat boyu süren izler bırakabilir. Sebore, yani cildin aşırı yağlanması genellikle sık rastlanan bir bulgudur.

Lezyonların özellikle yüz gibi görünen bölgelere yerleşmesi, çok sık görülen bir hastalık olması ve iz bırakabilmesi nedeni ile hastalarda ciddi psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabilmektedir. Ergenlik çağında varlığı normal kabul edilip gerekli tedavi yaklaşımları yapılmadığı taktirde depresyon, anksiyete bozuklukları, kendine güvenin azalması, sosyal fobi oluşması ve bunlara bağlı olarak hayat kalitesinde azalma ortaya çıkabilmektedir.

Akne nasıl oluşur?

Akne vulgaris basit bir mikrobik hastalık olmayıp, birden fazla faktörün etkisi ile oluşur. Kıl folikülünde yapısal bozukluk, aşırı yağ (sebum) salgısı, Propionibacterium acnes (P. acnes)  adı verilen mikroorganizma ve iltihabi durum bu oluşumda rol oynar. Ergenlik döneminde deride bulunan yağ bezlerinden salgılanan sebum miktarında hormonal etki ile artış oluşur.  Sebum miktarında olan artış, kıl folikülünde yerleşen P. acnes sayısının artması için fırsat yaratır. Artmış olan bakterilerin oluşturduğu bazı enzimler yolu ile yapısal olarak değişikliğe uğrayan sebum; ortamda yangısal (iltihabi) bir reaksiyonun ortaya çıkmasına neden olur. Biz bu reaksiyonun sonucunu sivilce lezyonları olan kırmızı kabartılar, nodüller ve kistler olarak görürüz.

Aknede hormonların etkisi

Yağ bezi aktivitesi, androjenler olarak bilinen ve pek çok fonksiyonu bulunan hormonların kontrolündedir. Bu hormonlar kadınlarda ve erkeklerde yumurtalıklar (overler ve testisler) ve böbrek üstü bezlerinden salgılanır. Akne vulgarisli erkek hastalarda genel olarak kan androjen düzeyleri normal sınırlardadır, nadiren artmış olarak saptanan olgular da vardır. Kadın akne vulgarisli hastalarda androjen düzeyleri çoğunlukla normal olmasına rağmen, özellikle geç yaşlarda ortaya çıkan ve şiddetli seyreden durumlarda androjen düzeyleri normalin üstünde bulunmuştur. Polikistik over sendromunun da sivilce ile ilişkili olabileceği bilinmektedir. Bu nedenle kadın hastalarda adet düzensizliği veya kıllanmada artış (hirşutizm) ile beraber olan akne vulgaris varlığında, hormonal tetkiklerin yapılması ve altta yatan bir problem olup olmadığının araştırılması önem kazanır.

Akneyi alevlendiren nedenler nelerdir?

Akne vulgariste genetik yatkınlık, sıcak, terleme, ultraviyole ışınları ve stres klinik seyri etkileyebilir. Bazı ilaçlar (lityum, kortizonlu ilaçlar, vb) ve kullanılan kozmetik bakım ürünleri veya makyaj malzemeleri lezyonların ortaya çıkmasına veya şiddetlenmesine neden olabilir.

Akne vulgaris tanısında zorluk yaşanan bir hastalık değildir. Buna rağmen dermatolojinin geniş yelpazesi içinde yer alan bazı hastalıklarla karışabilir. Çok şiddetli ve tedaviye dirençli lezyonları olan hastalarda veya beklenen yaş ve lokalizasyonlar dışında ortaya çıkan lezyonların varlığında tanı ve tedavi yaklaşımı tekrar sorgulanmalıdır.

Tedavi

Akne vulgarisin tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu unutulmamalıdır. Ergenlik çağında çok sık görülmesi nedeni ile normal karşılanması ve nasıl olsa kendiliğinden geçer diye düşünerek tedavisiz bırakılması uygun değildir. Psikolojik olarak zorlu bir yaş döneminde yaşanan bu hastalığın tedavisinde amaç; mevcut bulguları azaltmak, yeni lezyon çıkışını mümkün olabildiğince önlemek ve en önemlisi kalıcı izlerin oluşmasını engellemektir.

Akne vulgariste hastanın yaşına, cinsiyetine, klinik tablonun şiddetine, hastanın ruhsal olarak akne vulgaristen etkilenme derecesine ve sosyal durumuna göre tedavi seçimi yapılır. Bu nedenle hastadan hastaya değişiklik gösterir. Belirli aralıklarla ilaçların değiştirilmesi, farklı ilaçların eklenmesi ve tüm ilaçlarda belli aralıklarda kontroller gereklidir.

Tedavide kalıcı çözüm sağlanabilmesi için düzenli ve uzun süreli ilaç kullanımı gereklidir. Akne vulgaris tedavisinde en erken yanıt bir ay içinde alınır, etkinin devamlılığının sağlanması için en az 6 ay tedavi sürdürülür.

Tedavide kullanılan ilaçların yanında derinin uygun şekilde temizlenmesi de önem taşır. Cilt bakımında hassas davranılmalı; aşırı sürterek temizlemekten, siyah noktaları veya iltihaplı lezyonları sıkarak temizlemeye çalışmaktan kaçınılmalıdır. Sivilce lezyonlarının sıkılması veya koparılmasının iz kalma riskini arttırdığı unutulmamalıdır.

Topikal Tedaviler

Sivilce lezyonlarının tipine ve şiddetine göre farklı topikal ilaçlar tek başına veya sistemik ilaçlarla kombine edilerek kullanılabilir. Bu ilaçların bir kısmı kızarık ve iltihaplı lezyonlar için uygunken, bir kısmı komedonlara etki eder. Hangi ilacın kullanıldığına bağlı olarak kızarıklık, kuruluk, soyulma gibi yan etkileri olabilir. Belirli ilaçların kullanımının akşam saatleri ile sınırlanması gereklidir. Topikal kullanılan ilaçlar sadece lezyonların üzerine değil, tüm alana uygulanmalıdır.

Sistemik Tedaviler

Sistemik antibiyotikler, hormonal ilaçlar ve A vitamini türevi bir retinoid olan isotretinoin sistemik tedavide kullanılmaktadır. Akne vulgaris lezyonlarının şiddet derecesi, hastanın yaşı, kadın hastalarda hormonal düzensizlik belirtilerinin olup olmaması, daha önce kullanılan tedavilere yanıtın derecesi ve iz kalıp kalmadığı; hangi ilacın seçileceğinin belirlenmesinde rol oynar. Sistemik ilaçlar topikal ilaçlarla kombine edilerek kullanılabilir.

Diğer Tedaviler

Akne vulgaris tedavisinde tek başına veya ilaç tedavilerine ek olarak uygun koşullarda yapılan cilt bakımı, komedonların mekanik olarak temizlenmesi, glikolik asit veya salisilik asit ile yapılan kimyasal peeling (soyma) işlemleri yapılabilir. Bu uygulamaların yapılması kararı mutlaka bir dermatolog tarafından verilmelidir. Son yıllarda tedavide lazer ve radyofrekans uygulamaları da gündeme gelmiştir.

Sivilce izlerinin tedavisinde şiddete ve izlerin tipine göre kimyasal peeling, dermal iğneleme (roller uygulaması), lazer ve radyofrekans tedavileri uygulanabilir.

Akne ve Diyet arasındaki güçlenen ilişki

Sivilce ile diyet arasındaki ilişki uzun yıllardır yoğun ilgi çekmektedir. Hem hastaların hem de sivilceli hasta ebeveynlerinin özellikle öğrenmek istediği bu ilişki üzerine pek çok çalışma yapılmıştır ve halen tartışmalar sürmektedir. Yağlı yiyecekler, çekirdek gibi kuruyemişler, gazlı içecekler ve çikolata suçlanmış ama bu yiyeceklerle sivilce lezyonlarının arttığı kanıtlanmamıştır.

Son yıllarda yapılan çalışmalar ve gözlemlerde batı tipi beslenmenin yerleşmediği endüstrileşmemiş toplumlarda ve kırsal kesimde yaşayan kişilerde aknenin daha az görüldüğü saptanmıştır. Bu nedenle glisemik indeksi yüksek gıdaların (şekerli ve unlu yiyecekler, bakliyat, havuç, patates, gibi); özellikle de çağımızda çok tüketilen “fast-food” yiyeceklerin akne oluşumunda ve şiddetlenmesinde rolü olduğu üzerinde durulmaktadır.

Akne oluşumunda beslenmenin endokrin faktörler üzerinden etkisi olduğunu ve karbonhidrat içeriği yüksek olan gıdaların hormonal etkiyi daha erken yaşlarda başlattığını söyleyebiliriz. Batı tipi beslenmede öne çıkan yüksek glisemik yükü olan yiyecekler serum insülin seviyelerinde artışa neden olur. Artan insülin yağ bezlerinde üretimin artmasına ve dolayısı ile yağlanma artışına neden olan hormonların seviyesini yükseltir. Bu hormonlar hem akneyi tetikler, hem de dokularda insülin direncine neden olarak kısır bir döngünün oluşmasına sebep olurlar.

Süt ve süt ürünleri tüketimi ile akne gelişimi arasında ilişki saptanan çok sayıda çalışma vardır. Süt, kefir, yoğurt, dondurma, sporcuların kullandığı peynir altı suyu ve kazein gibi protein tozlarının proliferasyon ve inflamasyona neden olduğu ve akneyi bu yollarla arttırdığı düşünülmektedir. Sebze, meyve ve balık yiyen kişilerde ise akne daha az oluşmaktadır.